15 Temmuz 2015 Çarşamba

Ata Sporumuz Güreş


Türk güreş tarihi konusunda bir izah yapmak gerekirse, bunu üç kısimda ele almada fayda vardır.
I. Devir : XIX. asrın başına kadar gelen ve daha çok daha önceki tarih kitaplarında kısaca bahsi geçen devre,
II. XIX. asrın başında Koca Yusuf’a kadar (1830-1890) geçen ve daha çok söylentiler halinde bilmen devre,
III. Devre Koca Yusuf tan bu yana vesikalara dayanılarak bilinen devredir.
Güreş dergahları, yağlı güreşin kaideleri teknik oyunların isimleri ile ilgili geniş bilgi almak için Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi” eşsiz bir kaynaktır. Çelebi’ye göre yağlı güreşin önceleri yağlı mermer üzerinde lakin daha sonra çayır üzerinde yapılmaya başlandığı bilinmektedir.
Yağlı güreş geleneği bizi tabii olarak Kırkpmar hikâyesine götürmektedir. Osmanlılardan ilk defa Rumeli kıyısına çıkan Orhan Gazinin erkek çocuğu Süleyman Paşa’nın yanında bulunan ve hepsi de bu bölgenin fethinde şehit olan Kırk yiğidin isminden Kırk pınara gelindiği ileri sürülmektedir. Söylentiye göre Süleyman Paşa’nın liderleri olan Kırk yiğit Rumeli içindeki ilerlemelerinin her molasında silahlanm bir kenara bırakıyor, kısbetlerini giyiyor ve güreş tutuyorlardı. Bunlardan Anadolu yakasındayken güreşini bitirememiş iki kişi bir gün Edirne civarında bir çayırda tekrar tutuşurlar. Ancak bütün gün güreştikleri halde bir türlü yenişemezler. Ay ışığında da gece yansına kadar güreşen pehlivanlar nihayetinde son soluklarını verirler ve bir incir ağacının altına gömülürler. Bir müddet sonra o bölgeye dönen ve arkadaşlannın kabrine’ bir taş dikmek isteyen diğer kahramanlar incir ağacının altında kristal gibi suların kaynadığını ve kırk tane pınarın aktığım görürler.
Dünya çapında bir takım ülkelerin tarihi ve geçmişte yaptıkları hizmetler, oldukça kısıtlı olsa da bir takım arkeoloik kazılar ve vesikalarla günümüze kadar erişmiştir.
Bu konuda ülkemizde çok sayıda kaynağa rastlan-masına rağmen yapılan incelemeler dar bir etraf içerisinde kaybolup, kalitesini yitirmektedir. Ne yazık ki, ülkemize güreşi incelemeye gelen bir hayli yabancı uzman, tekniklerimizi kılavuz edinerek ve ihtiyaç duyulan değişikliği yaparak çağdaş güreş halinde çeşitli çalışma yollarıyla kuvvetli takımlar oluşturup, galibiyetten galibiyete koşmaktadırlar. Güreşçilerimizin spesifik tekniklerini filme alarak saklı silâhlı stratejiyle çıkarak muvaffakiyet olma hedefini seçtiler ve bunda da başarılı oldular. Güreşte dünyaca ün yapan Yaşar Doğu, Mustafa Dağıstanlı, Hüseyin Akbaş, Hamit Kaplan, İsmet Atlı, Ahmet Aylık .. vb güreşçimizin temel teknikleri diğer ülke otoritelerince kök söktüren teknikler olarak sözlüklerine girmiş bulunmaktadır. Bir hayli çalışmalar yapıldı, yeni yeni varyasyonlar, stratejide kombinasyonlar hazırlandı. Teknik-strateji çalışmalarda yeni yeni formlar seçildi. Çalışma formasyonuna, bilimselliğe istikamet verilerek bir hayli yeniliklere değinildi. Çabalı çalışmalar neticesinde pozitif sonuçlar ele geçirildi. Vaktin askeri taktiğine göre silahlı gücümüzde kullanılan ateşsiz silâhlardan süngü, mızrak, ok, yay vs. kullanılarak ikisinin genelde bedeni düzgün, kuvvetli ve sıhhatli bir er olması gerekliydi. Bir hayli belirti ve araştırmalara göre erlerimizin güçlü, kuvvetli yetişmelerinde güreş sporunun katkısının büyük olduğu Ulusumuzca malûmdur. Bedensel gücün geliştirilmesinde güreş, çeşitli amaçla kuvvet ve beceri kazanma unsuru olarak yapıldığı gibi halkımızın da üstün bir zevki haline gelmiş, saraylarda dahi güreşler tertip etmiştir. Köy ve kasabalarımızın günlük yaşantılarında en ufak bir bayram şenliğinde güreşler yapılmadan geçmesi pek nadirdir. Başanlı olan güreşçilerimizin birer milli kahraman olarak sevilip sayılmış, yetişen her becerili ve ümit veren gence her çeşit maddi ve içsel yardımlarını da esirgememişlerdir.
Güreş yalnız kaba kuvvet sporu olarak kalmamış, değişen şartlara özel teknik ve taktikler uygulanmıştır. Yıllarca dış ülkelerde yurdumuzu temsil eden güreşçilerimiz özel ekol kazandırmaya başarmışlardır.
Amerikan sözlüğüne giren “Türk gibi güçlü” sözünün milletimize ve güreş sporuna otorite kazandırmalarında katkısı az değildir. Yıllardan beri ülkemizde uygulanan ve kısa sürede diğer Balkan ülkelerine sıçrayan karakucak ve yağlı güreşlerinde temel teknik olarak kullanılan tek ve çift dalmalar, sarmalar, sarma kleler, kündeler ters paçalar, elense çekmeler güreşte Türk ekolünü oluşturmaktadır.
Ülkemizde de zamanında güreşe büyük önem verildiği inkâr edilemez. 1923 yılında Türkiye Güreş Federasyonunun kurulmasıyla ülkemizde modern güreş kaidelerini ve greko-romen tekniklerin öğretimi için Macar Peter getirilmiştir. Güreşçilerimiz öncelikle 1924 Olimpiyatlarına (Paris) katılmışlardır. 1936 yılında yapılan Berlin Olimpiyatlarında 61 kilo güreşçimiz Yaşar Erkan, greko-romen stilde Olimpiyat şampiyonu olmuştur. Türkiye güreşte gücünü 1948 Olimpiyatlarında bütün dünyaya göstermiştir. Serbestte 4, greko-romende ise 2 altın madalya alınmış ve takım sıralamasında İsveç’ten sonra 26,33 puanla ülkemiz ikinci sırayı almıştır. Güreşteki başarımız 1960 Roma Olimpiyatlarında da devam etmiştir. Serbestte 4, greko-romende 3 madalya ile Sovyetlerden sonra 31 puanla ikinci olunmuştur. Bu dönemden sonra diğer ülkeler güreş ile ilgili birçok çalışmalarla yeni yollar teknik-taktik üzerinde evalüsyonlar yaptılar. Ülkemizde ise modern güreşte 1972 seneninden bu yana bir düşüş görülmektedir. Çoğunlukla evvelki çalışmalar düzeyinde daha yoğun çalışmalara geçilse dahi, FİLA tarafından uygulanan yeni yeni kaideler üzerindeki değişikliklere yalnızca hakem açısından bakılmış, sporcular ise yeni kaidelere alışmakta güçlük çekmişlerdir. Güreşte tabana dönük uzun vadeli çalışmalar için yatırımlar yapılmayınca pek tabii ki, ele geçirilen basanlar da periyodik ve daimi olmamaktadır. Bir veya iki müsabakayı geçmeyen yetersiz sayıda pozitif netice alınmaktadır. Bu yüzden ata sporumuzun kalkınabilmesi için ehemmiyetli meselelerden sayılan tabana dönük ve-uzun vadeli yatırımlar kabiliyetli uzmanlar tarafından geniş ölçüde ağırlık verilerek bilimselliğe yönelik çalışmaların gereksinimi duyulmaktadır.
Her sene şehir, kaza ve köylerimizde örgütleyen ve minder güreşine kaynak oluşturan onlarca yağlı ve karakucak güreşlerine genç güreşçi katılmaktadır.
Her ne kadar bir sporcunun güreşe erken yaşta başlaması gerekiyor ve gelişim süreci içerisinde temel motorsal özelliklerin güreşin gerektirdiği koşullara uygun bir biçimde geliştirilmesi isteniyor ise de, teknik personel ve malzeme yetersizliği nedeniyle günümüz şartlarında geniş sporcu kitlesine hizmet etmek oldukça hudutlu kalmıştır.
( ALINTI )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder